Başbakan Tayyip Erdoğan ile köşe yazarları arasında her gün daha da tırmanan "kaçak Ermeni" polemiğine Milliyet gazetesi dış politika yazarı Semih İdiz de katıldı.
Cengiz Çandar ve Ahmet Altan'ın bugünkü köşelerinde yer alan zehir zemberek yazılarına karşın eleştirilerini daha diplomatik bir dille ortaya koyan Semih İdiz, "Talihsiz Açıklamalar zedeledi" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Başbakan Erdoğan'ın dünkü konuşmasında “Kendimizi başkasının yerine koyabilmeliyiz” sözlerini hatırlatan İdiz, "Bizce bu sözlerine önce kendisi kulak vermeli" dedi.
İdiz, Başbakan Erdoğan'ın gazetecilerden daha az yazmalarını istediği sözlerine de “Lütfen daha az konuşun Sayın Erdoğan” cevabı verdi.
Semih İdiz'in Başbakanı kızdıracak yazısı şöyle:
Tarih sanki tekrar ediyor. Öyle anlaşılıyor ki, siyasi alanda yaşananların faturası yine masum insanların önüne konacak. Başbakan Erdoğan’ın “100 bin Ermeniyi süreriz” anlamına gelen sözlerinden başka bir anlam lokal seo çıkmıyor.
Bu arada, ne Erdoğan’ın dün söylediği “Sözlerim çarpıtıldı” açıklaması ne de “AKP sözcülerinin “Erdoğan yanlış anlaşıldı” şeklindeki açıklamaları ikna edici. Sonuçta Erdoğan BBC’ye verdiği demecinde gayet açık ve kuşkuya yol açmayacak şekilde, üstüne basa basa konuştu.
Özetle, 100 bin Ermeniyi şu anda, Can Dündar’ın da geçen gün belirttiği gibi, “Erdoğan’ın rehini” olarak görebiliriz. Peki bu insanlar Türkiye’ye niçin gelmişler? Burada niçin kaçak olarak çalışıyorlar? Aslında bunu en iyi Türklerin anlaması gerekmez miydi?
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle 10 yıllar boyunca evlerini barklarını bırakıp çalışmak için “gurbete” giden, bir çoğu Batılı ülkelere kaçak veya yasadışı yollardan girenler Türkler değil mi? Onun için, Erdoğan’ın bu sözleri Türkiye açısından son derece yakışıksız oldu.
Dünya nezdinde itibarımızı lekeleyen bu sözlerin, özellikle mevcut hassas ortamda, Ankara’ya ne kazandıracağı da belli değil. Bu durumda, yeminli Türk düşmanı olan Ermeni kökenli Amerikalı gazeteci Harut Sasunyan’ın kaleme aldığı, “Lütfen konuşmaya devam edin Sayın Erdoğan, işimize o kadar yarıyor ki” şeklindeki kinayeli yazıları da doğal saymalıyız.
Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun işini de ilk kez açmaza sürüklemiyor. Daha birkaç gün önce Meclis’te, CHP’nin sivri isimlerinden Canan Arıtman’a, kaçak Ermenileri Türkiye’den sürmenin sakıncalarını anlatan Davutoğlu ile danışmanlarının, Erdoğan’ın sözlerinden sonra neler duyduklarını tahmin etmek güç değil. Arıtman ise kesin içinden gülmüştür bu gelişme karşısında.
Erdoğan’ın talihsiz sözlerinden sonra ulusal imajımızı düzeltmek ise yine medyaya kaldı. Bir yabancı diplomat Erdoğan’a bu konuda Türk basınında gelen sert tepkilerin “kendileri için şaşırtıcı olduğunu” söyledi. Bunun aynı zamanda “Türk toplumunun olgunlaşma sürecini yansıttığını” belirtti.
Bu arada CHP hakkında da birkaç söz söylemek gerekiyor. Deniz Baykal bu kez doğru bir açıklama yaparak Erdoğan’ın sözlerini “İnsan haklarına aykırı” diye kınadı. Ancak Ermenileri sürme önerisinin ilk kez kendi partisinden, Şükrü Elekdağ’dan, geldiğini ve Canan Arıtman ile Onur Öymen gibi partisinin önde gelen isimleri tarafından desteklendiğini de unutmamalı.
Özetle, CHP de masum değil burada. MHP’nin Erdoğan’ın sözlerine verdiği destekte ise bir sürpriz yok. Her zaman dediğimiz gibi, bu partiyi bu yüzden eleştirmiyoruz. Neticede özüne uygun davranıyor. CHP’nin aksine, olduğunu iddia ettiği şeye ters düşmüyor.
Burada Ermeni kökenli vatandaşlarımızın ne düşündüklerini de merak etmemek elde değil. Daha önceki yazılarımızda nedenleriyle birlikte belirttiğimiz gibi, Ermeni soykırımı konusu dünyanın gündeminden hiç düşmeyecek. Ermeni vatandaşlarımız da bu durumda, her zaman olduğu gibi, hop oturup hop kalkacaklar.
Bu durumda “Türkiye’de bize gelecek yok, biz en iyisi çocuklarımızı yurtdışına gönderip kurtaralım” diye düşünmeleri de doğal olacaktır. Bu durumun Türkiye’ye çok şan ve şeref getirdiği söylenemez.
Erdoğan dün yaptığı konuşmada azınlıklara değinerek, “empatiden” söz etti ve “Kendimizi başkasının yerine koyabilmeliyiz” dedi. Bizce bu sözlerine önce kendisi kulak vermeli.
Başbakan Erdoğan biz gazetecilerden daha az yazmamızı istiyor. Biz de, Harut Sasunyan’ın aksine, kendisine “Lütfen daha az konuşun Sayın Erdoğan” diyoruz.
Kategori : GÜNCEL