NAZIM ALPMAN
İNTERNETHABER
Sağanak halindeki yağmurlu hava, bulutlarla kaplı bir gökyüzü ve bir de Karadeniz Sahil Yolu’nun denizle bağlantısını kesip attığı, dillere destan uzunluktaki iskelesini yuttuğu Bulancak’ta ne arıyoruz?
Soruyu telefonla arayıp ne yapıyorsun diye soranlara izah etmek mümkün değil tabii… Çünkü Giresun’un en gelişmiş ilçesi Bulancak’taki sanat havasının, tiyatro aşkının ete kemiğe bürünmüş halini görmeden anlamak çok zor. Hatta inandırıcı bile değil. Ülkenin en gelişmiş büyük kentlerinde özel tiyatrolar, ancak ünlü sanatçıların başka işlerden kazandıklarını tiyatroya yatırmalarıyla varlıklarını koruyup, sürdürebiliyorlar.
Sanat aşkı işte böyle bir şeydir!
Ama Anadolu’nun uzak köşesinde (Bulancak’ta) büyük kent olanaklarından yoksun bir yerleşimde böylesi sanat aşkı nasıl sürdürülebiliyor?
Bunu kavrayabilmek için Bulancak’a gelmek, tiyatroya aşkla bağlı sanatçı yönleri olağanüstü gelişmiş öğretmenleri görmek, onlarla tanışmak ve oyunları izlemek gerekiyor.
TİYATROYA GÖNÜL VERMEK
Benim bu özel ortamı görmemi sağlayan bir başka tiyatro sevdalısı tiyatro sanatçısı-yazar Serhat Özcan oldu. Anadolu turneleri sırasında kurduğu dostluk köprülerini İstanbul’a dönünce asla unutmayıp onları geliştiren, yeni yollar oluşturan Serhat Özcan arayıp, “Abi seni bir oyuna davet etmek istiyorum” dedikten sonra müjdeyi verdi:
-Bulancak Eğitim Sen Tiyatro Grubu’nun yeni oyununun ilk gösterimine gideceğiz!
İstanbul’un alaca karanlığında yola çıkmak gerekiyor ki, Bulancak’ta günü kazanalım. Serhat Özcan, oyuncu arkadaşı İlknur Soydaş, gazeteci Hakan Gülseven ile birlikte Trabzon Havaalanı çıkışına geldiğimizde hayat henüz başlıyordu. Bulancak ekibinin mük lokal seo emmel organizasyonu burada kendini gösteriyor. Emekli öğretmen İbrahim Arslan aracıyla birlikte tam kapının karşısında bizi bekliyor. Bulancaklı öğretmenlerin geleneksel özelliğine sahip bir eğitim emekçisi olan Arslan da eski bir tiyatrocu olduğunu söylüyor. Öğretmenlik ile sanat, kültür, edebiyat, şiir birbirlerine o kadar yakışıyor ki… 12 Eylül’ün en büyük hedeflerinden biri olan öğretmenlik o zor yıllarda “taksi şoförlüğü”, “garsonluk”, “seyyar satıcılık” gibi yan mesleklere evirilmişti. Bulancak’ta göreceklerimiz 12 Eylül’ün bütün çabasına karşın öldürülemeyen bir damarın canlılığını ispatlıyordu.
TİYATRO ŞÖLENİ BAŞLIYOR
Bulancak Öğretmen Evi’nin sıcak ortamı konukluğumuzu unutturuyor. Akşama doğru Engin Karakaya gelip bizi alıyor. Engin Hoca, tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni ve bu akşam izleyeceğimiz Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı “Bana Bir Şeyhler Oluyor” adlı oyunun yönetmeni… Ayrıca oyunun başrol karakteri “Adnan”ı canlandırıyor.
Oyun Bulancak Belediyesi’ne ait kültür merkezinde sahneleniyor. Burası aynı zamanda Bulancak Sanat Tiyatrosu’nun (BST) da sahnesi… Tam 25 yıldır perdelerini kapatmayan BST’nin oyuncularının fotoğraflarının yer aldığı fuayede minik bir kokteyl düzenlenmiş. İkramlar Keyf-i Hayal adlı kafeteryaya ait. Keyf-i Hayal de bir öğretmen çiftin kızı Ece’nin…
Bulancak’ta öğretmenler hayatın merkezinde yer alıyorlar. Tam bu sırada eğitim emekçilerinin “başöğretmeni” Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç geliyor. Kılıç Hoca, Ankara’dan bu oyunu izlemek için burada…
Sonunda oyunun başlama anonsu duyuluyor:
-Oyunun başlamasına 5 dakika kalmıştır!
Serhat Özcan ve arkadaşları olarak ön koltuklarda yerimizi alıyoruz. Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı Türkiye’nin son yıllarına ayna tutan oyun cezaevi sahnesiyle başlıyor. Başrol karakteri Hilmi Duran’ı mükemmel oynayan Ahmet Kısa felsefi sayıklamalarıyla sahnede beliriyor. O anlatmaya başlayınca diğer mahkûmlar da dinlemeye koyuluyorlar. Tam bu sırada banka soyguncusu ile bankasını soyan işadamı birlikte geçiyorlar topluluğun önünden:
-Abiciğim ben soyguncuyum, tamam… Peki, sen kendi bankanı niye soyuyorsun ki?
1990’ların Türkiye gerçeği rüzgar gibi geçiyor gözlerimizin önünden… Batan geminin malları çığırtkanlığı ile satış yapan işportacılar gibiydi ülke… Herkes elinde bulunan varlıkları soyup, soğana çeviriyordu. En çok banka borcu olan işadamı, bankalardan sorumlu devlet bakanı olmuştu ya, işte o yıllar! Yani dün!
OYUNDAN SONRA GERÇEK
Yılmaz Erdoğan’ın oyunu ancak bu kadar güzel oynanabilirdi. Oyunun İstanbul’a gelme ihtimali de var. Zübeyde Başkan’ın gönlü razı değil öğretmenlere ait bu kadar güzel bir etkinliğin Bulancak ile sınırlı kalmasına… Oyunu Ankara’da Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın da katılacağı, İstanbul’da ise Yılmaz Erdoğan’ın izleyeceği birer gösterimle büyük kentlere taşımak istiyor.
“Bana Bir Şeyhler Oluyor” oyunun Beşiktaş Kültür Merkezi oyuncularından da izlemiş biri olarak Bulancak gösterisine doyamadık. Yılmaz Erdoğan’ın en farklı karakteri Adnan’ı oynayan Engin Karakaya ayakta alkışlandı, diğer ekip arkadaşlarıyla birlikte… Hilmi Duran’ın eşi “Kalan Duran”ı oynayan Kader Cepoğlu henüz 1984 doğumlu gencecik bir öğretmen olduğunu akşam yemeğinde öğrenince şaşırıp kalıyorsunuz. Olgun kadın rolünü o kadar güzel canlandırıyor ki, onun 40’lı yaşlarını süren biri olduğuna inanıveriyorsunuz.
Diğer oyuncularında hakkını yemeyelim, aksayan tek kişi yok. Oyun bir nehir gibi akıp gidiyor. Ahmet Kısa, Kader Cepoğlu ve Engin Karakaya dışında Arzu Durmuş Arslan, Barış Demirel, Cem Temel Saraçoğlu, Derya Usta, Esra Aslan, Gülbeyaz Konya, Halit Ertunç, Hülya Kısa, İzem Zaim, Mertol Konya, Nevzat Arslan, Olgun Kartal, Özgür Deniz Çakır, Perihan Yetkin, Serra Saral, Seray Konya, Safiye Tonyalıoğlu, Zafer Demirel mükemmel sahne performanslarıyla büyük alkışları fazlasıyla hak ediyorlardı…
Birde sahnede görünmeyenler vardı ki, onları da Serhat Özcan fark edip özel olarak alkışlattı. Reji asistanı Bilge Yaylamış, Kostüm tasarım ve uygulama Melike Ünver, müzik Mustafa Saral, ışık Tarkan Özoğlu, Dekor ve afiş Özgür kambur ve sahne amiri Tuncer Zehir…
Bulancak Belediye Başkanı Kadir Aydın ise sanatsever bir kent yöneticisi olarak bu gelişmiş kültür ortamına tam destek veriyor. Oyunların sahneleneceği salondan, gala yemeklerine kadar her türlü yardımı yapıyor. Oyunları en ön sıradan sonuna kadar izliyor. Oyun için verdiği yemeğin de sonuna kadar konuklarıyla birlikte oluyor. Protokol başkanı değil, gerçek Bulancaklı olarak samimi ev sahipliğini esirgemiyor.
ANADOLU’NUN SAKLI CENNETİ
Bulancak bu haliyle Anadolu’nun saklı bir tiyatro cenneti konumunda bulunuyor. Eğitim-Sen Bulancak Tiyatro Grubu’nun izlediğimiz son oyunu onların sahneye koyduğu dokuzuncu eser niteliğinde bulunuyor. On iki yıldan bu yana “Bir Yol”, “Hacıyatmaz”, “Canavar Sofrası”, “Kahraman Bakkal Süpermarkete Karşı”, “Günün Adamı”, “Karaların Memedledi”, “Düdükçülerle Fırçacıların Savaşı”, “Kadınlık Bizde Kalsın”, adlı oyunları sahneye koydular. Şimdi de hafta üç gün “Bana Bir şeyhler Oluyor” adlı son oyunlarını sahneliyorlar.
Bulancak Sanat Tiyatrosu’nun kent merkezini süsleyen ders niteliğindeki afişlerinde çalım atan futbolcunun ayakları, fındık ve hamsi fotoğrafları yer alıyor. Bu üç fotoğrafın altında ise şu slogan yazılmış:
“Bu şehrin bir de tiyatrosu var, biliyor musunuz?”
Bu slogan aslında eksik kalmış, sanki kente karşı bir haksızlık gibi de görünüyor. Çünkü azımsanmayacak zaman dilimine yayılmış tarihine bakarsak açık olarak görebiliyoruz ki:
Bulancak gerçek bir tiyatro mabedi
Kategori : MAGAZİN